top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıCenk Burku

Distopya İstenci

Yazar : Psk. Cenk Burku Abay

Editör : İlayda Kalkan

Ütopya, olmayan yer “Outopia” ve mükemmel yer olan “Eutopia” kavramlarından türetilmiştir. “Topos” yer küre anlamında ikisinde de göze çarpıyor. Platon için ideal olan devlet anlayışını, toplum düşüncelerini Devlet kitabında (Politeía) görüyoruz. M.Ö 340 yılında yazılan bu metinden sonra toplum düzeni yerkürede elbette bu şekilde işlemedi , ancak her dönemde bunun üzerine konuşuldu ve üretildi. Sadece ütopya ile kalmadı bu da elbet , bunun tam tersine dair düşler de kuruldu, tasarılar da ortaya çıktı.

Peki yerküreyi bu ön ekinden mahrum bırakarak neden tam tersi bir şekilde “distopik” olarak tasvir etmek isteyelim?

Distopya sanılanın aksine ütopyanın tersi değildir, kötü ütopya ya da anti ütopya demektir. Distopik içeriklerde belli başlı kavramlar ön plana çıkar. Bu içerikler genellikle teknolojinin ilerleyip insanların yapay zekalar tarafından yok edilmesi, politik olarak baskıcı bir rejimin varlığı ve ağır yaptırımları, ekonomik olarak çöküntü ya da buhran içeriklerinden oluşuyor diyebiliriz. Peki bu eserler kötüyü içeriyorsa kötü olana neden ihtiyaç duyuyoruz?

Modern insanı ve toplumu gelecekte bekleyen olumsuz senaryoların oluşturulması ya da metaforik abartı unsurları taşıyan distopyalar bireyin gelecekte distopik olarak tanımlanan dünyanın bir parçasıyla karşılaştığında onu yabancılamamasına hazırlıyor olabilir. Birey parçalarla boylamsal olarak bir bir yüzleşir, ve bu parçalar zaman içinde distopik bir bütünü oluştursa dahi; ona karşı duyarsızlaşmış bir toplum ve bireyden bahsedebiliriz. Distopik içeriklerde abartılı bir içerik olduğu aşikardır. Ancak bu bütünü parçalara ayırarak belki realiteye daha uygun hale getirebiliriz.

İnsan etkileşimlerini ele alalım, burada bir tek-tiplikten söz edemeyiz, ancak belirli ilişki tiplerinin olduğunu ve o kalıplara zaman içerisinde bir ilişkinin sokulması gerektiği çevre ve toplum tarafından zamanla sanki kendiliğinden dayatılıyor. Bu noktada tekdüzelikten bahsedebiliriz ve bunu sınırlandırılan bir alan olarak düşünebiliriz. Distopya ihtiyacına dönecek olursak insanlığın binlerce yıllık birikimi ve bunun gelecekte nereye doğru evrileceği her zaman bir muammadır ve bazı kişiler için bu bir çeşit sosyal kaygı yaratabilir. Bazılarımız buradan beslenerek bunu yaratıcılık alanlarına yönelterek ortaya distopik eserler koymuşlar ve koyacaklardır. Okuyucu ya da izleyicinin, kısaca tüketici olanın,distopik içeriklere yönelmesi ise birden fazla şekilde açıklanabilir. Bireyin gelecekte hangi toplumun içinde olmak istemediğini ona gösterebilir bu kötü bir gelecek senaryosunu yaşamamak için gerekli motivasyonu bireye sağlayabilir. Eric Fromm distopya konusuna şöyle değiniyor:

Yeni toplumsal yapının, toplumun bir makine ve insanların da onun parçaları gibi işlev görmeye başladığı, her yönüyle örgütlenmiş ve tek-tipleşmiş bir dizgeye dönüşme tehlikesi içinde olduğunu ifade eder. Ona göre bu toplum, “sistemin, gücünün, önceden bilme olasılığının ve her şeyden çok denetiminin sürekli artmasıyla gerçeklesen bir örgütsel yapıya sahip olacaktır.” [Fromm(1990:33)]

Ütopyalar ve distopyalar, belirli bir kurallar zinciri üzerine kurulu, iç tutarlılığı yüksek ,teorikte işleyen sistemlerdir. Bu sistemler bireye yeterli özgürlük alanını sunmaz ama belirli kriterlerde tutarlı yaşamı sunmakla yetinir. Ütopyalarda güzel ve iyi olan bireylere sunulur ve yaşamlarında sınırlarının dışına çıkmaması şartıyla kendi kendini korur. Distopyalarda ise ; toplum, özgürlük alanlarının bir ya da birden fazlasında sorunlar baş göstermesi sonucunda bir otorite müdahalesi ve asgari koşulların bireylere sunulmasıyla korunur ve sürdürülebilir. Buradan yola çıktığımızda belki de günümüzde belirli alanlarda kendi içinde bir distopya varlığından söz edebiliriz. Aldous Huxley Cesur Yeni Dünya kitabının önsözünde bu konuya şöyle değiniyor:

“Ütopyalar gerçekleşebilir şeylerdir. Belki de yeni bir çağın başındayız; öyle bir çağ ki aydınları, ve olgun kişileri ütopyaların nasıl önlenmesi gerektiğini ve ütopik olmayan daha az ‘mükemmel’, ama daha çok özgür bir topluma nasıl dönüşebileceğini düşünmeye başlayacaklardır.” [Huxley(1964:29)]



Dipnot: Bir film önerisi olarak distopik filmler arasında nispeten kenarda kalan Kurt Wimmer’ın 2002 yapımı “Equilibrium” filmini öneriyorum. Filmde Üçüncü Dünya Savaşından sonra barışı korumak ve sürdürmek üzerine baskıcı bir rejimin dünyasını izliyoruz. Bu rejim otoriteyi sürdürmek için insanların duygularını bastırmak üzere kişilere her gün içilmesi dikte edilen bir ilaç veriyor. Rejim ise duygu içerikli materyallerin hepsini yok ediyor ve üretimini engelliyor. Filmde dünyayı siyah ve gri tonlarında görüyoruz. Filme getirilecek eleştiri ve çıkarımlar için ise her birinizin beyin kıvrımları kadar eşsiz ve farklı olmasını temenni ediyorum…


28 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page